Sınıf çalışmamızda araç ve yöntemler üzerine
Partimizin III. Kongresi sınıf çalışmamızı enine boyuna irdeleyip değerlendirme olanağı buldu. Bu çerçevede ele alınan konulardan biri de sınıf çalışmasının araç ve yöntemleri oldu. Bu değerlendirme çabası içinde bir kez daha görüldü ki, belli bir süreçten bu yana sınıf çalışmamız oldukça değişik araç ve yöntemleri içiçe kullanmaktadır. Kültür kurumları, işçi dernekleri, platformlar, işçi birlikleri, bültenler, görsel ve yazılı propaganda ve ajitasyon materyalleri, yerel bildiriler, fabrika bültenleri vb... Tabii bir de süreklileştirilmiş bu araçlara eşlik eden, kelimenin gerçek anlamında esnek ve geçici olanları var.
Gene de parti kongresi, farklı araçların birbirini tamamladığı zengin ve çok yönlü bir sınıf çalışmasının örgütlenmesi konusunda yetersiz kalındığına, bunların aşılması gerektiğine işaret etmek ihtiyacı duydu. Bu çerçevede, önden gündem metninde ifade edilen “sınıf çalışmamızı mevcut tek düzeliğinden çıkarma ihtiyacı” vurgusu anlamlı bulundu. Bu vurgu üzerinden derinleşen ve sınıf hareketinin mevcut durumu, bizim güç ve imkanlarımız, kadro yapımız ve örgütsel şekillenişimiz, politika yapış tarzımız gibi birçok alanla bağlantılı olarak yapılan tartışmalardan öne çıkan sonuç şu oldu: Bugünkü koşullarda dikkatimizi yeni araç ve yöntemler geliştirmekten çok varolanların amaca daha uygun bir şekilde kullanılmasına vermeliyiz. Bu çerçevede bugüne kadarki deneyimi de çok yönlü olarak eleştirel tarzda irdelemeli, bundan gerekli sonuçları çıkarmalı, böylece kullanmakta olduğumuz araçları daha güçlü ve işlevsel hale getirmeliyiz.
Bu sonuç elbette yeni araçlara kapının kapatılması anlamına gelmiyor. Ama henüz varolanların yeterince işlevsel ve amaca uygun kullanılamadığının altı çizilmiş oluyor. Böylece bir bütün olarak partinin önüne, sınıf çalışmamızın araçlarının, özellikle de sürekli hale gelmiş olanların, birikmiş deneyimler ışığında değerlendirilmesi, daha ayrıntılı bir tartışmaya konu edilmesi ve bu tartışmalara paralel olarak her birinin kendi amaç ve işlevine daha uygun hale getirilmesi görevini koyuyor.
Yerel örgütlerde yer alan, dolayısıyla bu araçlara pratik içinde hayat veren pek çok yoldaş bugüne kadar sözkonusu araçlarla ilgili değerlendirmelerini, eleştiri ve önerilerini örgüte iletseler de, bir bütün olarak örgütün bu tartışmayı mevcut faaliyetin canlılığını yansıtacak düzeyde yapabildiğini söylemek zordur. Uzun yıllardır düzene oturmuş raporlarımızda bu çerçevede yapılan kollektif değerlendirmeler ise son derece yetersizdir. Konunun önemi düşünüldüğünde, fazlasıyla sınırlı bulunabilecek olan kişisel değerlendirmelerde ise, genellikle sorun mevcut araç ve yöntemlerin genel planda tanımlanmasına, bu araçlarla ilgili süreklileştirilmiş merkezi tespit ve değerlendirmelerin olup olmadığına indirgenmektedir. Parti önderliği ise, deneyimlerin yeterince süzülüp iletilmediği koşullarda, bu alanda yaşanan sorunların ve zayıflık alanlarının üzerine gidecek bir müdahaleyi yapmakta zorlanmakta, bazı araçlarla ilgili derli toplu değerlendirme yapma olanağından yoksun kalmaktadır.
III. Parti Kongresi mevcut durumun eleştirel bir değerlendirmesini yaparken, hiç kuşkusuz sadece olanı ve değişmesi gerekeni ortaya koymakla kalmadı. Mevcut durumun nedenlerini hem kendi içinde, hem de kadro yapımızdan örgütsel şekillenişimize, önderlik mekanizmamızda yaşanan yetersizliklerden canlı bir örgütsel iç tartışma atmosferi örgütlemekteki zayıflığımıza kadar birçok alanla bağlantısı içinde ele aldı. Esas çözümün, bu alanlarda alınacak somut mesafe ile, böylece yakalanacak yeni bir düzeyle sağlanacağı konusunda hemfikir oldu.
Bu yazı başlangıç olarak, kendi sınırları içinde araçlar ve tanımlama sorunu ile ilgili bazı eleştiri ve görüşleri kongre tartışmaları ışığında ele almayı hedefliyor. Bu tartışmaların kongreye hazırlık çerçevesinde örgütlenen ön süreçte ortaya konan kişisel eleştiri ve görüşler olduğunu, yani tekil yaklaşımlar olarak kalabileceğini baştan belirtelim.
Sözkonusu araçların işlevi ve tanımsızlık sorunu
Bazı yoldaşlarımız, sözkonusu araçlarımızın genel işlevlerinin yeterince tanımlı olmadığını, böyle olunca da bunların gerektiği gibi kullanılamadığını, bu alanda yaşanan aynılaşma ve tekdüzeliğin buradan kaynaklandığını, buna merkezi olarak müdahale edilmesi gerektiğini (doğrudan ya da dolaylı olarak), sözkonusu araçların işlevi konusunda daha kesin tanımlamalara gidilmesinin ihtiyaç olduğunu ifade etmektedirler.
Hiç şüphe yok ki parti, kullanılan temel araç ve yöntemlerin gücü, işlevi ve deneyimleri ile ilgili olarak merkezi değerlendirmeler yapıp örgüte sunmalıdır. Bu konuda belli zorlanmalar yaşandığına ve bunun nedenlerine yukarda değindik. Örgütün bundan daha ilerisine ihtiyaç duyduğunu, 3. Kongre’de yapılan tespitler ışığında bu görevin yerine getirileceğini de söyleyebiliriz. Ancak bu eleştirilerde gözden kaçırılan, birbiri ile bağlantılı bazı yöntemsel yaklaşımları hatırlatmanın başlangıç olarak gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Birincisi; bu konularda merkezi değerlendirmelerin yapılıp süreklileştirilebilmesi, yerel örgütlerin ve tek tek kadroların araçlar ile ilgili etkin tartışmalar yapabilmesine, deneyimleri süzüp merkezi önderliğe iletebilmesine sıkı sıkıya bağlıdır. Çünkü esas sorun, araçların genel işlevlerinin ne olduğu noktasındaki belirsizlikten değil, pratik olarak bu işlevlerini yeterince yerine getirememelerinden kaynaklanmaktadır. Tanımlamalar ile pratik işlev arasındaki uyumsuzlukların nedeni ancak somut durumun incelenmesi ile ortaya çıkabilir. Zorlanma alanları somutta tespit edilebilinir. Bir alandaki esas faktörün (örneğin kadro yetersizliği) başka bir alanda aynı ölçüde etkili olduğunu söylemek mümkün değildir. Belli örneklerden yola çıkarak yapılacak genellemelerin farklı örnekler için gerçek nedeninin (örneğin doğru bir işbölümünün yapılamaması) üstünü örtmesi riski vardır.
İkincisi; bu araçların bir kısmı öncü bir müdahalenin ürünü olarak gündeme gelmiştir. Kendi gerçek işlevlerinin ortaya çıkması, yalnızca başarılı bir öznel çaba ile değil aynı zamanda sınıf hareketinde yaşanacak değişimlerle de bağlantılıdır. Biz bugün ancak kendi çabalarımız çerçevesinde yaşanan sorunları tartışabiliyoruz. Fakat bunu böyle yapmak ile aracın yerine getirebileceği işleve kendi çabamızın sorunları ve sonuçları üzerinden bakmak farklı şeylerdir.
Aynı şey farklı bir açıdan kültür kurumları için de geçerlidir. Çok geniş bir alan olan kültür-sanat cephesinde kendini varetmeye çalışan kurumlarımızın önemli bir birikim üzerinden yükselmediği, tersine bu birikimi sağlayabilecek bir ön girişim olduğu unutulmamalıdır. Bir başlangıç adımı olarak biriktirdiği deneyim küçümsenemez. Dahası bu kurumlar bir dönemin zorunlu yönelimi olan “açık çalışma üzerinden” toparlanma tercihinin yükünü değişik açılardan taşımış, bu alanda da önemli bir rol oynamışlardır. Yaşadığı işlev kayması sorunu, daha doğru bir ifade ile kendi tanımlanmış işlevi üzerinden belirgin biçimde kısır kalması, dönemin kendi özgünlükleri ve bunun ürünü olan politik yönelimlerden bağımsız düşünülemez.
Üçüncüsü; kendine özgü tanımlanmış işlevleri olsa da, araçlar sadece bu işlevleri sınırlarında ele alınıp değerlendirilemezler. Her aracın yapısı ile bağlantılı kendine özgü bir gücü olduğu, işlev tanımlanmasının buradan yapıldığı doğrudur. Bu gücü ve işlevi her bir araç için kurumsallaştırmak da gereklidir. Örneğin, derneklerimiz işçilerin gündelik hak alma mücadelesinde, kültür kurumlarımız kitlelerin kültür-sanat alanı üzerinden geliştirilip sarmalamasında, işçi platformları, dernekleri ya da birliklerimiz mücadele arayışında olan ya da öncü konumda bulunan işçilerin bir araya getirilip harekete geçirilmesinde, yerel bültenlerimiz daha popüler ajitasyon-propaganda yapabilmede, kendine özgü güçlü özelliklere sahiptir. Fakat ayrım çizgileri çizerek aynılaşmanın önüne geçmek adına, misyonları ve işlevleri sınıf hareketinin mevcut durumundan, dönemsel politik görevlerden, bu görevlerle bağlantısı içinde o aracı kullananların önceliklerinden, hatta gündelik mücadelenin gereklerinden bağımsız tanımlanamaz. Belirleyici olan sınıf mücadelesinin görevleri ve bu görevlerin ürünü olarak belirlenen politikalardır. Başarısı ya da başarısızlığı kendi içerisinde ne kadar yol aldıkları değil, bu politikalara ne kadar yanıt verebildikleri üzerinden ölçülebilir. Bu sadece bizim tarafımızdan gündeme getirilen araçlar için değil, bizim dışımızda varolan araçlar için de geçerli bir yaklaşımdır. Belirleyici olan, ne oldukları değil politik mücadelenin ihtiyaçları açısından ne türden işlevler üstlenebilecekleridir. Süreklilik arzeden bu araçların “esnek araç” olarak nitelendirilmesi de bundandır. Esneklik vurgusunu politik muhtevaya dair bir belirleme zannetmenin yer yer içine düşülen bir hata olduğunu da burada belirtmeliyiz.)
Dördüncüsü; araçların politik mücadelenin ihtiyaçlarına sıkı sıkıya bağlanması, bu mücadelenin görevlerini gereğince yerine getirmesi, onların kendilerinden kaynaklı özelliklerinin doğru değerlendirilmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin gereğince tanımlanması ile mümkündür. Bu yeterince başarılamazsa, oynayabilecekleri rol tam görülemez ya da kendilerine yerine getiremeyeceği işlevler yüklenilir. Zaten araçların aynılaşması sorunu bunların politik mücadelenin öne çıkan görevleri üzerinden aynı hatta yürümesinden değil (başka türlüsü olamaz), bu hatta yürürken kendine has özelliklerinin, bunun sağladığı imkanların yeterince açığa çıkarılamamasından kaynaklanmaktadır. Daha somut ifade edersek, bir platformun, işçi derneğinin/birliğinin ya da kültür kurumunun örneğin TEKEL direnişi vesilesi ile yerine getirmesi gereken politik görevlerin muhtevasında bir farklılaşmadan söz edilemez. Genel olarak benzer şeyleri yapmaları da kendi başına sorun olarak kabul edilemez. Sorun, her birinin kendine has özellikleri üzerinden kendi varlık zeminlerinde bir faaliyeti örgütleyip örgütleyemediğidir. Aynılaşma, benzer ya da aynı şeyleri yapmalarından değil, bunun dışında bir şey yapmamalarından/yapamamalarından kaynaklanmaktadır.
Beşincisi; parti önderliğinin esas görevi, araçlar üzerinden konuşmak değil dönemsel tespitler ve güncel değerlendirmeler ışığında politik yönelimleri belirlemektir. Araçlar esasta bu politik yönelimlere uyumu üzerinden değerlendirilebilir. Tanımlamalar bu uyumun sağlanması için yapılır. Fakat bunlar her bir örneğe biçim verecek katılıktaki reçeteler olarak ele alınamaz. Tanımlanandan farklılık gösteren her bir örnek müdahale edilmesi gereken sapmalar olarak nitelendirilemez.
Örneğin parti yazınında bültenlerle ilgili epeyce değerlendirme mevcuttur ve bunlar somut deneyimler üzerinden yazılmıştır. Ama buna rağmen hala da bazı bültenlerimizin uzun yazılarla bir tür gazete havasında çıkarılmasını kendi şartları içinde değerlendirmeden olumsuzlayamayız. Ya da İstanbul’un A bölgesindeki bir işçi derneğini B bölgesindeki ile, onu da C kentindeki ile karşılaştırıp, soyutta hangisi işçi derneği ya da birliği politikamızı temsil ediyor diye bakamayız. Bir alanda kurulan dernek platform ilişkisini başka bir alan için de mota mot ille de böyle olacak diye dayatamayız. Kurultay aracının genel özellikleri bellidir ama buradan hareketle her kurultayın aynı biçimde örgütlenmesi zorunluluğunu getiremeyiz. İşçi-kültür kurumlarının başarısını sadece kültürel-sanatsal alan üzerinden yaptıkları ile değerlendiremeyiz. Örnekler uzatılabilir...
Sonuç olarak, parti kullandığı araçlara, politik yönelimleri doğrultusunda ama kendi iç özelliklerini gözeterek bir işlev tanımlaması yapar. Bu özeliklerin gözetilip güçlendirilmesi, kendi içinde kurumsallaştırılması önemsenir ama her aracın döneme ve alana göre farklı biçimler alabileceği, değişik işlevler üstlenebileceği de bilinir. Özgünlükleri bir kenara konarak her bir aracı soyut tanımlamalara tam olarak uydurmaya çalışmak, merkezilik ve araçların amacına uygun kullanımı adına yapılan kısırlaştırıcı bir müdahale olur. Araçların daha işlevsel hale getirilmesi için gerekli ama kısırlaştırıcı olmayan bir merkezi müdahale, ancak bütün özgünlükleri ile deneyimlerin aktarılması ve bunların canlı bir tartışma atmosferi içinde süzülmesi ile mümkün olabilir.
Bu tartışmaya katkı yapmak her bir yoldaşımızın görevidir ve bu buradan yapılmış bir çağrıdır.