Logo

Sınıfın öncü kuşağıyla birleşme sürecini hızlandırmalıyız! / M. Dağlı


Sınıfın öncü kuşağıyla birleşme sürecini hızlandırmalıyız!

 

M. Dağlı

Partimiz III. Kongre’sini “sınıfla birleşme sürecinde yeni bir eşik” olarak değerlendirmiş, III. Parti Kongresi de, devrim yürüyüşünün önemli dönemeçlerinden biri olan bu eşiği atlamayı, partinin temel önceliklerinden biri olarak saptamıştır.

Komünistler başından itibaren, bu eşiğin atlanmasının, yani sosyalizm ile sınıf hareketinin organik bütünleşmesinin taşıdığı hayati öneme işaret etmişler, bu yönlü bir pratik çaba içinde olmuşlardır. Ancak sınıf ve kitle hareketinin seyri ve devrim mücadelesinin içinden geçtiği süreç, bu doğrultuda anlamlı bir mesafe katetmeyi zorlu bir iş haline getirmiştir.

Harcanan yoğun emeğe rağmen somut kazanımların sınırlı olması hiçbir zaman komünistlerin duruşunu etkilememiş, umutsuzluk yaratmamıştır. Kimi alanlarda sınıf çalışması zayıfladığında gerekli müdahaleler yapılmış, faaliyet yeniden sınıf eksenine oturtulmuştur. 

Komünistler, işçi sınıfının devrimde oynayacağı belirleyici role vurgu yapmakla kalmayan, devrimci siyasal faaliyeti sınıf zemininde yürüten, tüm güç ve olanaklarını bu faaliyete odaklamayı başarabilen tek siyasal güçtür bugünün Türkiye’sinde. Ancak, siyasal sınıf çalışmasını “devrimci teori, devrimci örgüt, devrimci sınıf”  bütünlüğünü kurma hedefiyle yürüten komünistlerin izlediği çizgi, halkçı küçük-burjuva sol akımlar tarafından kavranamadı. Bundan dolayı öznel yönü ağır basan eleştirilere, hatta saldırılara maruz kaldı. 

Komünist hareketin yürüttüğü ideolojik-programatik mücadele de aynı çevreler tarafından tahammülsüzlükle karşılandı. Ne var ki geleneksel küçük-burjuva önyargıları sürdürmede ayak direyenlerin çoğu ya acınası bir çözülüş ve tükeniş yaşadılar, ya da düzen icazetine sığınarak liberalleşme batağına saplandılar. Aşılması gereken devrimci-demokrat çizgiye sımsıkı sarılmak iddiasında olanlar, zaman içinde o çizginin bile dışına düştüler ve sonuçta burjuva sosyalizmine dümen kırdılar.

Geleneksel çizgiyi her şeye rağmen devrimci zeminde kalarak savunmaya çalışanlarsa, savunulan strateji ile yürütülen politik mücadele arasındaki uçurumun derinleşmesini önleyemediler. Ortaya çıkan sonuç, hayata geçirilemeyen fakat aynı zamanda aşılamayan stratejinin söylemde savunulması oldu. Savunduğu ile pratikte izlediği taktik politik çizgisi arasında uçurum olan akımların, sınıflar mücadelesine önderlik etmek bir yana, etkili bir müdahalede bulunması bile olası değil. Dönemi geçmiş ve miadı dolmuş bir devrimcilikte ısrar, yılların birikiminin tüketilmesi kaçınılmaz akibetiyle yüzyüze bırakmaktadır böylelerini.

Siyasal mücadele alanına adım attıkları günden beri tam bir özgüven ve berrak bir bilinç açıklığıyla hareket eden komünistler ise, hızlı olmasa da emin adımlarla hedefleri doğrultusunda ilerliyorlar.

Sınıfla birleşme sürecinde bir eşik olarak değerlendirilen III. Parti Kongresi’nden kısa süre sonra patlak veren Tekel işçilerinin Ankara direnişi, parti çizgisinin bir kez daha pratikte doğrulanması oldu. Fakat bizim için önemli olan ve üzerinde durulması gereken bu pratik doğrulanma değil, Tekel direnişinin, sınıfla devrimci temelde birleşme hedefine ulaşmak için koşulların daha elverişli hale gelmesine sağladığı katkıdır.

Dinci gericiliğin ayak oyunları, devlet terörü ve reformistlerin desteğini arkasına alan sendika bürokrasisinin uğursuz manevralarına rağmen beklenmedik bir direnme iradesi sergileyen Tekel işçileri, toplumun tüm kesimlerinde hissedilen bir sarsıntı yaratabilmiştir. Üretimden gelen gücü bile elinden alınmış birkaç bin işçinin direnişinin yarattığı sarsıntı, işçi sınıfına devrimci mücadeleye öncülük edebilecek yegane toplumsal güç olduğunu somut olarak gözler önüne sermiştir. Bunun içindir ki, kimileri sınıfı yeniden keşfederken, emekçilere yabancılaşan bazılarının umutsuz ruh halleri de belli bir dönem için de olsa aşılabilmiştir.

Komünistler açısından ise Tekel işçilerinin uzun soluklu direnişi ve yarattığı etki sürpriz olmamış, yalnızca parti çizgisinin sağlam bir marksist temele dayandığını yeniden pratikte doğrulanması olmuştur.

Direniş sürecine partinin müdahalesi ve bu süreçten süzülen deneyimler, öznel eksiklikleri de kapsayacak genişlikte değerlendirilmiş bulunmaktadır.

Tekel direnişi sürecinde, düzen cephesindeki gelişmelerin sermaye medyası tarafından ısrarla topluma dayatılması, egemenler arası iktidar çatışmasının şiddetlenmesi, “Kürt açılımı”, İsrail’le yaşanan diplomatik kriz gibi sürekli gündemde tutulan sorunlara rağmen, Amerikancı rejim Tekel direnişini gölgede bırakmayı başarmadı. Tüm gerici kösteklemeleri boşa düşüren Tekel direnişi, Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri saflarında sarsıcı etkiler yarattı. Bu, sosyalizm ile işçi sınıfı hareketi arasındaki mesafenin daralması açısından önemli bir olanaktır ve direnişin işçi sınıfı davasına kattığı en önemli kazanım budur. 

Sınıf olarak direnme, sınıf dayanışması, örgütlü mücadele ile hak arama bilinci, işçi sınıfı saflarında dalga dalga yayıldı. Direniş işçi sınıfına, devrimci ve sol güçler dışında hiçbir siyasal gücün anlamlı bir destek sunmayacağını gösterdi. Öte yandan, bir süre direnişe destek veren reformistlerin ise, sıra kritik eşiklere dayandığında nasıl gericileşip bir engele dönüşebildiğini de somut olarak gözler önüne serdi. Son aylarda direnişe geçen işçilerin Tekel direnişini örnek aldıklarını dile getirmeleri ise, direnişin işçi sınıfı saflarındaki etkisinin ilk pratik yankılarıdır.

Bu olguyu, sınıfla birleşme alanında eşik atlamayı yakın dönem hedeflerinden biri olarak saptayan komünistlerin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Zira direniş hem propaganda ve ajitasyon faaliyeti için muazzam olanaklar sağlamış, hem sınıf kitlelerini devrimci ajitasyona daha açık hale getirmiştir. Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak resmen kazanılması ve gerçekleşen kitlesel kutlama, ardından gelecek olan 26 Mayıs grevi, sınıf kitlelerindeki mücadele azmi ve bilincini daha da güçlendirecek, devrimci propaganda ve ajitasyona daha da duyarlı hale getirecektir. 

Sınıfla birleşme eşiğini atlama sorumluluğuyla karşı karşıya bulunan komünistler, dönemin sunduğu bu olanakları her adımda göz önünde bulundurmalı, olanakları güce dönüştürmek için siyasal sınıf çalışmasını daha etkili, daha yaratıcı, daha militan bir tarzda örebilmelidirler. Sosyalizmle işçi sınıfının öncü kuşağının organik birleşme sürecinde eşik atlamak, dönemin sunduğu olanakları somut kazanımlara dönüştürmeye sıkı sıkıya bağlıdır.


Üste