Kapitalizmin krizinin etkilerinin giderek artacağı önümüzdeki dönemde devrimci siyasal çalışmamızı daha yoğun bir şekilde yürütmek, sermayenin ekonomik, sosyal ve siyasal çok yönlü saldırılarına karşı devrimci ajitasyon ve propaganda faaliyetimizi yükseltmek gerekmektedir. Krizin faturasının işçi ve emekçi kitlelere kesildiği, emekçilerin sorunlarının daha da katmerleştirildiği bu dönemde, buna yaklaşan yerel seçim atmosferi de eklendiğinde, yürütülecek devrimci ajitasyon ve propaganda çalışmalarının önemi daha da artmaktadır.
Partinin döneme uygun taktik politikalarının yaşam bulması, kitlelere ulaşmayı ve onları harekete geçirmeyi başarabilmesi, etkili bir ajitasyon ve propaganda çalışmasından geçmektedir. Bu nedenle bu alanda yetkinleşmek büyük bir önem taşımaktadır.
Yaklaşan seçim atmosferinde işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençlik arasında yürütülecek çalışmanın önemi artacaktır. Düzen partilerinin gerici etkilerine ve liberal reformist hayallerin kitlelerde yaratacağı bilinç saptırılmasına karşı her zamankinden daha çok çalışmaya yüklenilmesi gereken bir döneme giriyoruz. Kitlelerde düzen içi hayallere yolaçan her türden gericilikle mücadele için, devrimci ajitasyon ve propaganda faaliyeti etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Düzene karşı devrim saflarında işçi ve emekçileri taraflaştırmak ve savaştırmak için seçim dönemlerinin sunduğu imkanlar değerlendirmeli, girişkenlik ve yaratıcılıkla kitle çalışması yoğunlaştırılmalıdır. Sadece sözlü ve yazılı ajitasyon değil, eylem yoluyla da ajitasyona önem verilmelidir. Ev ajitasyonlarından sokak gösterilerine, yayınların etkin kullanımı ve dağıtımına kadar çok yönlü bir şekilde kitlelere gitmeliyiz.
Ajitasyon ve propaganda konusunda yetkinleşmek gerektiğinin altını bir kez daha çizmeliyiz. Bu her komünist devrimcinin görevi olsa da, bu konuda yetenekli yoldaşlardan ajitasyon ve propaganda ekipleri de oluşturulabilmelidir. Ancak yine de ajitasyon ve propagandada yetkinleşmenin her yoldaşın üzerinde özel olarak durması gerektiği unutulmamalıdır. Gerek fabrikada, okulda, mahallede yürütülen gündelik çalışmada gerekse kampanya çalışmalarında olsun, ajitasyon-propaganda belli bir hazırlığı gerektirir. Bu çerçevede eğitim çalışmaları yapılabilmelidir. Emekçilerle yüzyüze gelindiğinde, anlatılmak istenen konunun devrimci içeriği gözden kaçırılmadan kitlenin somut durumu gözetilebilmelidir. Ajitasyon ve propaganda çalışmaları kitleye ulaşmayı ve onları harekete geçirmeyi hedefleyen bir bütünlük içinde eli alınmalı, teşhir sınırlarında bırakılmamalıdır.
Kolektif ajitasyon ve propaganda aracı olarak yayınlar
Yayınların önemi konusunda saflarımızda yeterli açıklık vardır kuşkusuz. Ancak yine de yayınların geniş emekçi kesimleri devrimci politikalarımızla etkilemekteki özel önemi tartışmasız olduğu için, bu konu üzerinde durmakta fayda vardır.
İşçi ve emekçi kitlelere yönelik komünist çalışmamızı sistematik ve planlı bir şekilde yürütebilmenin imkânlarıdır yayınlar. Politik düzeyi yükseltmek ve en geniş kesimleri ekonomik ve politik mücadeleye çekmek için çeşitli yazılı araçlara sahibiz. Merkezi araçların yanında yerellerde birçok bülten, bildiri vb. araçlar kullanılmaktadır. Bu araçları ne kadar etkili ve verimli kullandığımızı döne döne kendimize sormalıyız. Bu araçları nasıl değerlendiriyoruz, yeterince amacına uygun kullanabiliyor muyuz? Hem hazırlanması hem de dağıtımı için onca emek harcanan bu araçların hakkını verebiliyor muyuz? Bu yayınlar fabrikada, mahallede, okulda elden kaç ilişkiye veriliyor, bölgede ne kadar işçi ve emekçiye ulaştırılıyor,? Ne kadar yazıyla, haberle vb. besleniyor? Ya da okuma gruplarına sahip miyiz? Daha da çoğaltılabilecek bu sorular, tüm sınıf devrimcilerinin özeleştirel bir şekilde yanıtlaması gereken sorulardır.
Yayınların hedef kitlesiyle buluşabilmesi ve amacına uygun değerlendirilebilmesi için her yoldaş yaratıcı ve girişken olmalıdır. Her yayın dağıtımının ajitasyonla birleştirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çalışma yürütülen alandaki her evin kapısını devrimci ajitasyonumuz için çalmalı, yayın satışlarına bu gözle bakmalıyız.
Ajitasyon ve propaganda çalışmasından sonuç alabilmek için her türlü araç ve yöntemi birbirini tamamlayacak şekilde kullanmalıyız. Tüm sözlü-yazılı, legal-illegal ajitasyon ve propaganda araçlarımızla önümüzdeki dönemin yoğun gündemlerine yüklenmeli, işçi ve emekçileri kazanmaya dönük çabalarımızı hızlandırmalıyız.
***
“ (…) 22. Komünist propagandanın, proletaryanın büyük çoğunluğunun hâlâ hiçbir bilinçli devrimci eğilime sahip olmadığı kapitalist ülkelerde yürütülmesi için, çalışmanın geliştirilmiş yöntemleri sürekli olarak araştırılmalıdır; bu propaganda henüz devrimci olmayan ancak devrimcileştirilmeye başlanan bu işçilerin anlayışına uyarlanmalıdır ve devrimci hareketin kapıları onlara açılmalıdır. Komünist propaganda, karşılaştığı farklı durumlarda, kafalarında burjuva gelenekler ve duygularla boğuşan eğilimleri, ki bu eğilimler devrime yönelik tomurcuk halindeki, bilinçsiz, tereddütlü ve yarı-burjuva eğilimlerdir, sloganlarıyla teşvik etmelidir.
Aynı zamanda, komünist propaganda, proletaryanın bugünkü kısıtlı talepleri ve muğlak umutlarıyla kendisini sınırlandırmamalıdır. Bu taleplerin ve umutların devrimci ruhu, proletarya komünizmin anlaşılmasına yalnızca bu bağların kurulmasıyla yaklaşabileceğinden, bizim etkimiz için sadece bir başlangıç oluşturur.
23. Proleter kitleler arasında komünist ajitasyon öyle bir tarzda yürütülmelidir ki; komünist örgütümüz, savaşan proletarya tarafından bizzat kendi hareketinin cesur, uzak görüşlü, sadık ve enerjik önderi olarak kavranabilsin.
Bunu başarabilmek için komünistler, tüm kendiliğinden mücadelelerde ve işçi hareketlerinde yer almalı ve kapitalistlerle iş saatleri, ücretler, çalışma koşulları vs. üzerine tüm çatışmalarında işçilerin hedeflerine önderlik etmelidirler. Komünistler, işçilerin yaşamlarının somut sorunları ile aktif olarak meşgul olmalı, onlara bu sorunların çözülmesinde yardım etmeli, onların dikkatlerini en önemli suistimallere yöneltmeli, onların taleplerini kesin ve pratik bir biçimde ifade etmelerinde yardımcı olmalı, işçiler arasındaki dayanışma duygusunun gelişmesine çaba harcamalı, onlarda proletaryanın dünya ordusunun bir kesimi olan tek bir işçi sınıfı olarak ülkenin tüm işçilerinin ortak çıkarlarının ve ortak amaçlarının bilincini uyandırmalıdırlar.
Ancak bu günlük ayrıntılı çalışmayla, proletaryanın tüm mücadelelerine sürekli adanmış katılım ile, komünist partisi, komünist bir parti haline gelebilir. Sadece bu yolla kendisini, üye toplamaktan başka hiçbir faaliyeti olmayan, reformlar hakkında konuşan ve parlamenter olanakları kullanan köhnemiş sosyalist partilerden ayırabilir. Sömürülenlerin sömürenlere karşı kavgası ve günlük mücadeleler okuluna parti üyelerinin tüm kitlesinin adanmış katılımı, yalnızca iktidarın ele geçirilmesi için değil, hem de daha fazlasıyla proletarya diktatörlüğünü gerçekleştirebilmek için vazgeçilemez öngerekliliktir. Komünist partisinin işçi sınıfının öncüsü olmasını mümkün kılacak olan, sadece, pratik içinde proletaryaya nasıl önderlik edeceğini öğrenerek ve burjuvazinin saf dışı edilmesi için temkinli hazırlık yapabilme yeteneğini kazanarak, sermayenin saldırılarına karşı küçük çaplı bitmeyen savaşlar içinde çalışan kitlelere önderlik etmektir. (…)”