Logo

Sınıfın militan eylemini geliştirme sorumluluğu


Sınıfın militan eylemini geliştirme sorumluluğu

 

Procuste bir Atlantik haydutudur? Eski Yunan felsefesine göre Procuste, kurbanlarının sadece değerli eşya ve paralarına el koymakla kalmayıp, aynı zamanda demirden bir yatağa yatırırmış. Kurban yatağa sığmayacak kadar iri ise kollarını yatağa sığacağı biçimde keser, kurban yatağa göre küçük kalırsa bacaklarını kopartıp yatak boyunca uzatırmış.  A. Arzumanyan “Dünya kapitalizminin bugünkü buhranı” isimli kitabında kapitalizmi Procuste haydutuna benzetmektedir. Zira kapitalizm çıkarları gereğince hayatı yaratan işçi sınıfını kendi çerçevesine sığdırmak zorundadır. Bu nedenle keser, kırpar, uzatır vb... Burada belirleyici olan azami kar hırsıdır. Bu kar hırsı kriz dönemlerinde kendini açık bir şekilde ortaya koyar.

Sermaye düzeninin yarattığı kriz girdabı işçi sınıfını gittikçe içine çekmektedir. İşçi sınıfı parçalı, bölük pörçük de olsa bu girdaba karşı koymaya çalışmaktadır. Sinter, Ünsa, Brisa, Tezcan Galvaniz bu karşı koyuşun ilk heyecanlı adımlarıdır. Sermaye sınıfın bu baş kaldırışını ezmek ve yayılma potansiyeli taşıyan direnişleri bitirmek amacıyla bin bir türlü yol ve yöntem denemektedir. Bunun için elinin altındaki araçlar da emrinde beklemektedir. Polis, asker vb. sermayenin kalkanı işlevini görmekte, gerektiğinde şiddete başvurulmaktadır.

Sermaye mülkünü/çıkarını koruma kaygısıyla davranmakta, resmi polis ve askerin yanı sıra kirli örgütlenmelerini de devreye sokmaktadır. Bu sıkça rastlanan bir olgudur. Tuzla tersaneler cehenneminde polis zoru, MHP etrafında kenetlenmiş faşist beslemeler ve mafya ilişkileri ile içiçedir. Tuzla tersanelerinde sırtını mafya örgütlenmelerine yaslayan kimi patron ve taşeronlar, bu sayede sermayelerini daha rahat büyütmektedirler. Ücretini bireysel olarak talep eden ya da şu ve ya bu hakkı için işvereni dava eden bir işçinin öldüresiye dövülmesi sıkça rastlanan bir olgudur. Bu saldırganlık orada mücadele yürüten öncü işçileri en açık bir biçimde hedeflemektedir. Örneğin, TİB-DER’li işçiler sayısız kez bu saldırıların muhatabı olmuşlar, birkaç kez silahlı saldırıya uğramışlardır. Burada saldırının hedefinde, tersane işçisinin hak arama bilincini ve mücadelesini geliştirme çizgisi vardır.

Bu saldırganlık mutlaka cevaplanmalıdır. Bu cevap hiç de dar küçük-burjuva bakış açısının yön verdiği davranış biçimi değildir. Bir direnişte açık bir şiddete maruz kalıyorsanız, kendi örgütsel çeperinizle sınırlı bir cevap doğru bir tarz değildir. Sizin hedefiniz kitleleri dövüştürebilmektir. Bir “direniş komite”sinin aynı zamanda bir “öz savunma komitesi” olarak hareket edebilmesini sağlayabilmelisiniz. Saldırıya bu tarz bir yanıt verilmelidir. Bu cevap işverenin yolunu kesmek olabilir, işyeri işgali olabilir, üretimi yavaşlatmak olabilir, E -5 trafiğini kilitlemekte olabilir, vb... Bunlar tümüyle somut duruma bağlıdır.

Örneğin, bir fabrikada işçiler direnişe geçer. Direniş komitesinden bir işçi patronla anlaşarak dava arkadaşlarına ihanet eder. İşçiler bu satıcıyı cezalandırabilmelidir. Dar örgütsel karşılık yerine bizzat kitle şiddeti devreye sokulmalıdır. İşçilerin böyle militan bir eylemle harekete geçirilmesi, kendi güçlerine güven duymalarını da kolaylaştıracakır.

Ünsa işçileri birkaç kez asker saldırısına uğramış, Tezcan Galvaniz işçileri benzer bir saldırıya maruz kalmış, Sinter ve Gürsaş direnişleri aynı tehditle bastırılmaya çalışılmıştır. Ancak tüm bu saldırılara karşı sınıftan anlamlı bir yanıt gelmemiştir. Bunda sendikal bürokrasi önemli bir rol oynamaktadır.

Komünistler sermayenin pervasız saldırganlığına karşı militan bir siyasal sınıf çizgisi vurgusu yapmaktadırlar. İşçi sınıfına hakim olan barışçı çizginin aşılması konusunda çaba harcamakta, yasal sınırların aşılmasını zorlamaktadırlar. Özellikle kriz dönemleri sınıfın militan ruhunu geliştirmek açısından elverişli dönemlerdir. Nitekim bu ruh Brissa’da, Sinter’de açığa çıkmış, ancak icazetçi sendikal anlayış bu ruhu yoketme çabası içinde olmuştur. Sinter Metal işgalinde sendikacının yaptığı konuşma hafızalardadır. İşyeri işçiler tarafından işgal edilmiş, ancak sendikacı durmadan “yasal hak kullanmak”tan bahsetmektedir. Hayır, bu bir işgaldir! Sermayeyi en çok tedirgin eden, burjuva yasalarında suç sayılan militan eylem biçimlerinden biridir. Siz açıkçça yasadışı bir iş yapıyorsunuzdur.

Elbette bu söylenenler sendikalardan böyle bir beklenti içerisinde olduğumuzu göstermiyor. Zira sendikaların mevcut durumu bellidir. Militan bir hareketin gelişmesi durumunda itfaiye rolü üstlenecekleri de açıktır. İşçilerin ise verili durumda sergileyebilecekleri insiyatifin sınırlarını mevcut örnekler üzerinden biliyoruz. Dolayısıyla, sınıfın militan eylemini geliştirmek sorumluluğu komünistlerindir. Sermaye çok açık bir biçimde şiddet kullanıyor. Milyonlarca işçi ve emekçiyi açlığa ve sefalete terk eden bir saldırı düzenliyor. Ses çıktığında da devletin jopunu, dipçiğini devreye sokuyor.

Ancak kitlelerin devrimci militan eylemleri sermayeye ve onun resmi ve sivil terörüne geri adım attırabilir. İşten atmalara karşı işyeri işgalleri, polis ve asker zoruna karşı sınıfın militan karşı koyuşu, değişik alanların militan eylemlerle özgürleştirilmesi vb., işçi sınıfını militan bir yoldan alıkoyan sendikal bürokrasiye de verilmiş bir yanıt olacaktır.

K. Kurtuluş


Üste