İşçilerin ve devrimcilerin “Hüseyin Hoca”sını kaybettik!
Lise yıllarında devrimci mücadeleye adım atan Hüseyin yoldaş, o günden bugüne kendini hep devrimci mücadele içinde vareden soluklu bir devrimci, sınıf bilinçli bir işçidir. 12 Eylül yenilgisine, saflarında mücadele ettiği örgütün yaşadığı dağılmaya, sınıf hareketinin ağır ve sancılı gelişme süreçlerine rağmen işçi sınıfının davasına bağlılığını hep korumuş, bu davayı büyütmek için büyük bir emek harcamıştır.
12 Eylül sonrasının örgütsüzlük koşullarına, yaşanan yılgınlığa ve kaçaklığa rağmen, devrimci gördüğü güçlerle sürekli ilişki içinde olmuş, devrimci parti arayışını hep sürdürmüştür. Bu arayış onu sonunda komünist hareketle, EKİM’le buluşturmuştur. Marksizm-Leninizme bağlılığını her zaman sürdüren sınıf bilinçli bir işçi olarak son derece bilinçli bir yönelimdir bu.
Bu buluşmayı kendisi, 22 Eylül 1995’de kaleme aldığı özgeçmişinde şöyle ortaya koymaktadır:
“Eskiden bayraklar karışıktı, oysa bugün bayraklar netleşmiştir, rengini belli etmiştir: Ya küçük-burjuva sosyalizmi ya da proleterya sosyalizmi!
Eskiden olduğu gibi demokrasi ile sosyalizmin içiçe temsil edildiği dönem geride kalmıştır. İşçi sınıfının ve onun siyasal temsilcilerinin mücadele sahnesine çıkmasıyla birlikte, bir dönem toplumsal mücadeleye önderlik eden küçük-burjuvazinin ve bu sınıfın istemlerini, özlemlerini, yurtseverlik duygularını program edinerek siyasal mücadele yürüten devrimci-demokrasinin dönemi geride kalmıştır. Karşı-devrimin saldırısı, iki yükseliş döneminde mücadeleyi omuzlayan, ufku küçük-burjuva sosyalizmle sınırlı geleneksel halkçı hareketlerin bu yeni dönemde mücadeleye önderlik edemeyeceklerini, mücadeleye önderlik ettikleri dönemin proletaryanın siyaset sahnesine çıkmadığı koşullarda yaşandığını göstermiştir.”
EKİM, geçmişi değerlendirmenin temel bir ihtiyaç olduğu dönemde, bu ihtiyacı eksen alan bir çabanın kararlı bir temsilcisi olarak, geçmişin marksist-leninist eleştirisi üzerinde ondan kesin ve köklü bir kopuşun ifadesidir.
EKİM, yeni dönemin yeni hareketidir. Üçüncü devrimci yükseliş dönemine damgasının vuracak olan, mücadele sahnesinde kendini göstermeye başlayan işçi sınıfının siyasal hareketidir.
EKİM, eskinin değil, dağılan ve çözülen sınıf ve katmanların değil, kendi kurtuluşu ile birlikte tüm ezilen sınıfların kurtuluşunu da gerçekleştirecek olan tarihin en devrimci, en tutarlı, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan proletaryanın temsilcisidir.
EKİM, teorik bakışı ve ilkeleriyle, ideolojik-siyasal-programatik görüşleriyle net bir proleter devrim programına ve sosyalizm perspektifine sahiptir. Kendi proleter sınıf bakışını netleştirmiş, siyasal perspektiflerini oluşturmuştur.
EKİM, sağlam bir marksist-leninist ideolojik çizgiye dayalı, bilimsel sosyalizm ile işçi sınıfının cisimleşmiş birliğinin ifadesi olan ihtilalci sınıf partisini yaratmak için siyasal faaliyetinin eksenine sınıfı kazanmayı, onu politikleştirmeyi koyan, bu doğrultuda ısrarlı ve sistematik bir politik-pratik faaliyet yürüten tek harekettir.
Bu anlamda EKİM, parti öncesi bir parti inşa hareketidir aynı zamanda.
EKİM bugün sınıfın ihtilalci partisini inşa etme tarihsel görevi doğrultusunda ideolojik-teorik sorunlarda açıklık sağlamanın önemiyle hareket etmektedir. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ükelerindeki bürokratik çözülmenin klasik kapitalist devletlere dönüşmeyle sonuçlandığı, emperyalist-kapitalist dünyanın bu çözülmeyi ideolojik bir saldırıya çevirdiği, sosyalizmin öldüğü propagandasının yalan, demagoji, hile ve entrikalarla halklara şırınga edilmek istendiği, tam bir tasfiyeciliğin yaşandığı bir ortamda EKİM’in tarihsel sorunlara yaklaşımı, bu konudaki teorik-felsefi yazıları, proleter devrimlerin yeni döneminin başladığı şeklindeki marksist-leninist yaklaşımı yolaçıcı olmuştur.
EKİM’in, yüzyılı aşkın bir süredir proletaryanın dalgalandırdığı Marksizm-Leninizm bayrağını en yükseklerde tutarak, revizyonizme, reformizme ve her türden oportünizme karşı kararlı bir ideolojik savaşımını temsilciliğini yapması, marksist-leninist temellere dayalı ihtilalci partiyi inşa etmek için parti öncesi bir inşa hareketi olması, biz komünistler için büyük bir gurur kaynağıdır.
Yapısal kriz içindeki Türkiye kapitalizmi, krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere ödetmek istemekte, 24 Ocak, 5 Nisan vb. ekonomik paketlerle işçileri ve emekçileri daha fazla sefalet içerisine itmektedir. Toplu tenkisatlar, düşük ücretler, eğitim, sağlık, barınma sorunlar vb., emekçilerin durumunun daha da kötüleşmesine yolaçmaktadır. Fabrikalarda, işletmelerde ağır çalışma koşulları içindeki işçiler, kapitalistler tarafından daha çok kar amacıyla iliklerine kadar sömürülmektedir.
Bugün söz, gösteri, toplantı, basın özgürlüğü, çeşitli demokratik haklar olmadığı gibi, en küçük bir hak arama eylemi dahi yasa dışı sayılarak, rejimin militarist güçlerinin saldırısına maruz kalmakta, gözaltılar, toplu tutuklamalar, işkenceler, infazlar yaşanmaktadır.
Kardeş Kürt halkı yıllardır toplu soykırım, köylerin boşaltılması, talan, sürgün, işkence vb. saldırılara maruz kalmaktadır.
Türkiye devrime gebe bir ülkedir. Nesnel koşullar fazlasıyla olgunlaşmıştır. Türkiye işçi sınıfının yakıcı olarak partisine ihtiyacı vardır.
Komünistler, Türkiye proletaryasının partisini yaratacak, devrime yürüyecektir. Sermaye düzeni fazlasıyla çürümüştür. Artık karşımızda çürük bir duvar durmaktadır. O duvarı güçlü ve doğru bir hamleyle yıkacak, bu uğurda kitleleri örgütleyecek, kitlelerin o muazzam gücünü harekete geçirecek savaşçı bir parti yakıcı bir ihtiyaçtır.
İşte o zaman, Babuşkin’in deyişiyle, proletarya ayağa kalkacak, her şey tuzla buz olacaktır...”
Hüseyin yoldaş, EKİM’i Parti’ye taşıyacak olan sürecin büyük bir sabır, özveri ve emek gerektirdiğinin bilincindeydi. Sınıf hareketinin ağır ve sancılı gelişimi, bunun yolaçtığı zorlanmalar konusunda kafası açıktı. Görev ve sorumluluklarına bu açıklıkla yaklaştı, sınıfı örgütleme, onu siyasal mücadele alanı çıkarma sorumluğunun gereklerini yerine getirme doğrultusunda büyük bir emek harcadı. Görev aldığı alanlarda yaşanan sorunları, kendisinin ve yoldaşlarının yaşadığı zorlanmaları bu nesnel gerçeklik üzerinden ele almaya çalıştı. Bu zorlanmaları ancak “savaşçı bir parti” aşabilirdi. Bu nedenle, Parti Kuruluş Kongresi’ni büyük bir heyecanla karşılamış, Kuruluş Kongresi’nin hemen ardından yaşananan düşman saldırısının yarattığı tahribatını sarılması sürecinde anlamlı bir çaba harcamıştı.
Sınıf mücadelesinin farklı alanlarında sorumluluklar üstlenen yoldaşımız, özellikle son yıllarda çalıştığı alanda işçi direnişlerinin örgütleyicisi ve önderi olarak önemli bir rol oynadı, son derece anlamlı bir pratik sergiledi. Bu süreçte karşı karşıya kaldığı hastalığı ile savaşırken devrimci görev ve sorumluluklarını yerine getirmekten bir an bile geri durmadı, yaşamının son anına kadar bu çalışmanın örgütleyicilerinden biri oldu.
Devrim ve sosyalizm mücadelesi, onun gibi sınıf bilinçli devrimci öncü işçilerin özverili mücadeleleriyle büyüyecektir.